Sayıştay Genel Kurulunun 14.6.2007 tarih ve 5189/1 nolu kararı
- Başvuru Kaynakları
GENEL KURUL KARARI
Tarih : 14.6.2007
No : 5189/1
KONU
Sayıştayca yapılan incelemeler sonucunda kamu zararı tespit
edildiğinde ve kamu kaynağının verimli, etkin ve ekonomik kullanılmadığı
saptandığında, 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu çerçevesinde sorumlu tutulacak görevli ve yetkililerin
belirlenmesi hususundaki tereddüt.
İNCELEME
Konu ile ilgili mevzuat, denetçi müzekkeresi ve bu husustaki Daire
kararı incelendikten sonra, gereği görüşüldü :
I- HESAP VERME
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 8’inci
maddesi hükmü uyarınca, her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve
kullanılmasında görevli ve yetkili olanların yetkili kılınmış mercilere hesap
vermeleri zorunludur.
Yine aynı Kanunun 68’inci maddesinde dış denetimin, kamu idaresi
hesapları ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, malî tabloların güvenilirliği
ve doğruluğuna ilişkin malî denetimi ile kamu idarelerinin gelir, gider ve
mallarına ilişkin malî işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere
uygun olup olmadığının tespiti ve kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve
verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi, faaliyet sonuçlarının
ölçülmesi ve performans bakımından değerlendirilmesi suretiyle gerçekleştirileceği
ifade edilmiştir.
1- Yönetim Dönemi Hesabının Verilmesi
Uygunluk denetiminin ve hesap yargısının temelini muhasebe birimi
hesapları oluşturmaktadır.
5018 sayılı Kanunda muhasebe yetkililerinin Sayıştaya karşı hesap
verme sorumluluklarını düzenleyen açık bir hüküm bulunmamakla birlikte,
Kanunun 61’inci maddesinde defter, kayıt ve belgelerin usulüne uygun olarak
tutulmasından, muhafaza edilmesinden ve denetim için hazır bulundurulmasından
muhasebe yetkililerinin sorumlu oldukları, 8’inci maddesinde de her
türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili
olanların, kaynakların muhasebeleştirilmesinden ve raporlanmasından
sorumlu oldukları ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorunda
oldukları belirtilmiştir. Muhasebe Yetkililerinin Eğitimi, Sertifika Verilmesi ile
Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 36’ncı maddesinin ikinci
fıkrasında da “Yönetim dönemi hesabı, görev başındaki muhasebe yetkilisi
tarafından, mevzuatında belirtilen süre içerisinde yetkili mercilere verilir”
şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan Kanun ve Yönetmelikteki bu hükümler karşısında, muhasebe
yetkililerini Sayıştaya hesap verme konusunda birinci derece sorumlu kabul
etmek gerekmektedir.
2- Kamu İdaresi Hesabının Verilmesi
Kamu idaresi hesabı, kuruluşun konsolide hesabıdır. Kamu idare
hesabı mali denetim ve performans denetiminin konusunu oluşturmaktadır.
5018 sayılı Kanunun 61’inci maddesinin ikinci fıkrasında, muhasebe
yetkililerinin gerekli bilgi ve raporları düzenli olarak kamu idarelerine vermeleri
öngörülmüştür. Aynı Kanunun 60’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (d) ve
(g) bentlerinde ise, bütçe kayıtlarını tutmak, bütçe uygulama sonuçlarına
ilişkin verileri toplamak, değerlendirmek ve bütçe kesin hesabı ile mali
istatistikleri hazırlamak, idarelerin faaliyet raporunu hazırlamak mali hizmetler
biriminin görevi olarak gösterilmiştir.
Aynı Kanunun 76’ncı maddesinde de, kamu idareleri ve görevlilerinin,
muhasebeleştirme ve raporlama işlemlerine ilişkin bilgi ve belgeleri denetimle
görevlendirilmiş olanlara ibraz etmek, görevin sağlıklı yapılmasını sağlayacak
önlemleri almak ve her türlü yardım ve kolaylığı göstermek zorunda oldukları
hükme bağlanmıştır.
II- SORUMLULUK
5018 sayılı Kanunda, yönetim dönemi hesabı ve buna bağlı olarak
genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelir, gider ve mal hesapları ile
bu hesaplara ilişkin işlemlerinin doğruluğu ve kanunlara uygunluğu yanında,
kamu idaresi hesabıyla kuruluşun tüm mali ve idari performansı da esas
alınmış, hesap verme sorumluluğu bu bağlamda düzenlenmiştir.
5018 sayılı Kanunla, 1927 yılında çıkarılıp uzun süre yürürlüğünü
sürdürmüş bulunan 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunuyla oluşturulan
kamu mali yönetim sistemimiz neredeyse tümüyle değiştirilerek daha etkin,
daha çağdaş, uluslararası ölçütlere daha uygun bir kamu mali yönetim ve
kontrol sistemi oluşturulması amaçlanmıştır. Bu Kanunla bütçe kapsamının
genişletilmesi suretiyle bütçe hakkının en iyi şekilde kullanılması, bütçe hazırlama
ve uygulama sürecinde etkinliğin artırılması, mali yönetimde saydamlığın
sağlanması, iyi bir hesap verme mekanizmasının kurulması ve bu açıdan
harcama sürecinde yetki ve sorumluluk dengesinin tesisi amaçlanmıştır.
Yetki ve sorumluluk dengesi kurulurken yetkiler yanında Kanunun
pek çok maddesinde sorumluluklardan söz edilmektedir. Gerçekten 5018
sayılı Kanunun 8’inci maddesinde hesap verme sorumluluğundan, 31’inci
maddesinde harcama yetkisinden doğan sorumluluktan, 32’nci maddesinde
harcama yetkililerinin sorumluluğundan, 33’üncü maddesinde gerçekleştirme
görevlilerinin sorumluluğundan, 38’inci maddesinde gelirlerin toplanma
sorumluluğundan, 44’üncü maddesinde mal yönetim sorumluluklarından,
48’inci maddesinde mal yönetiminde etkililik ve sorumluluktan, 58’inci
maddesinde ön mali kontrol görevinin yönetim sorumluluğu çerçevesinde
yürütülmesinden, 61’inci maddesinde muhasebe yetkililerinin sorumluğundan,
76’ncı maddesinde kamu idarelerinin sorumluluğundan bahsedilmektedir.
5018 sayılı Kanunla kamu mali yönetim ve kontrol sistemi
oluşturulurken iç denetim ile dış denetim birlikte düzenlenmiştir. Kanunun
“Dış denetim” başlıklı 68’inci maddesinin ilk fıkrasında, Sayıştay tarafından
yapılacak harcama sonrası dış denetimin amacının, genel yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde
yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin kanunlara, kurumsal amaç, hedef
ve planlara uygunluk yönünden incelenerek sonuçlarının Türkiye Büyük
Millet Meclisine raporlanması olduğu belirtilmiş, izleyen fıkralarda dış
denetimin mali denetim, hukuka uygunluk denetimi ve performans denetimi
suretiyle gerçekleştirileceği ifade edilmiş, dördüncü fıkrasında Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulacak dış denetim genel değerlendirme raporunun nasıl
hazırlanacağı düzenlenmiş ve beşinci fıkrasında da Sayıştay tarafından
hesapların hükme bağlanması, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin
gelir, gider ve mal hesapları ile bu hesaplarla ilgili işlemlerin yasal
düzenlemelere uygun olup olmadığına karar verilmesi şeklinde tanımlandıktan
sonra, son fıkrasında dış denetim ve hesapların hükme bağlanmasına ilişkin
diğer hususların ilgili kanunda düzenlenmesi öngörülmüştür.
Söz konusu maddede hesap verme sorumluluğu çerçevesinde
yapılacak işlerin dış denetiminin hangi tür denetimlerle gerçekleştirileceği, dış
denetim genel değerlendirme raporunun Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulması ve hesapların hükme bağlanmasına kadar Sayıştaya mevdu pek çok
görev ve yetki düzenlenmiş bulunmaktadır. Ancak tereddüt konusu olan
husus, mali sorumluluğa ilişkin sorumluluk halleri ve sorumlu tutulacak yetkili
ve görevlilerin belirlenmesi olduğundan, maddenin sorumlulukla ilgili son iki
fıkrasından hareketle soruna çözüm aranmıştır.
Bahse konu Kanunun, 68’inci maddede, kamu idarelerinin mali
faaliyet, karar ve işlemlerinin kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara
uygunluk yönünden incelenerek performans ve mali denetime ilişkin
sonuçlarının raporlanması öngörülmüş ise de, “kamu idarelerinin gelir, gider
ve mallarına ilişkin mali işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere
uygun olup olmadığının tespiti” de öngörülmek suretiyle hukuka uygunluk
denetiminin, dış denetimin gerçekleştirilme yollarından biri olduğu
belirtilmiştir. Hatta bununla da yetinilmeyerek maddenin beşinci fıkrasında
Sayıştayca hesapların hükme bağlanmasının, kamu idarelerinin gelir, gider ve
mal hesaplarıyla bu hesaplarla ilgili işlemlerin yasal düzenlemelere uygun olup
olmadığına karar verilmesi anlamına geldiği ifade edilmiştir. Son fıkrasında da
dış denetim ve hesapların hükme bağlanmasına ilişkin diğer hususların ilgili
kanunda düzenlenmesi öngörülmüştür.
Anılan maddede, hesapların hükme bağlanmasından söz edilmekle
Sayıştay yargısal fonksiyonuna işaret edilmiş olmaktadır. Maddenin ikinci
fıkrasında bahsedilen hukuka uygunluk denetimiyle kamu idarelerinin gelir,
gider ve mal hesapları ve işlemlerinin kanunlara ve diğer hukuki
düzenlemelere uygun olup olmadığı tespit edilecek, bu tespitler Sayıştay
yargısına intikal ettirilerek hesap ve işlemlerin yasal düzenlemelere uygun olup
olmadığına ilişkin olarak karar verilecektir. Başka bir deyişle, sorumluların
hesap ve işlemleri hükme bağlanmış olacaktır.
Sayıştayın, hesap ve işlemlerin hukuka uygunluğunun tespiti ile
sorumluların sorumluluklarını ve sorumluluk derecelerini kapsayan yargılama
faaliyeti, Anayasanın 160’ıncı maddesindeki “kesin hükme bağlama”
deyiminde ifadesini bulmuştur. 5018 sayılı Kanunun 68’inci maddesinin
hesapların Sayıştayca hükme bağlanmasına ilişkin beşinci fıkrasını,
Anayasanın “Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal
güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlamak…” şeklindeki 160’ıncı maddesi hükmü karşısında başka
türlü değerlendirme imkânı yoktur. Esasen Anayasanın, “Anayasa hükümleri,
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” şeklindeki 11’inci maddesi
hükmü karşısında başka şekilde düşünmek de mümkün değildir.
Belirtilen 68’inci maddenin beşinci fıkrasında Sayıştayca hesapların
hükme bağlanması tanımlandıktan sonra daha fazla ayrıntıya girilmeden, son
fıkrada dış denetim ve hesapların hükme bağlanmasına ilişkin diğer hususlar
ilgili kanuna bırakılmıştır. Bu düzenleme tarzı, Anayasanın 160’ıncı
maddesinde izlenen yönteme de uygundur. Zira Anayasanın bu maddesinde
“… sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak …” ve
“Sayıştayın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden
itibaren onbeş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi
isteminde bulunabilirler.” denilmiş, madde gerekçesinde de açıklandığı üzere
“sorumlular” ve “ilgililer”in belirlenmesi ise kanuna bırakılmıştır.
68’inci maddede sözü edilen ilgili kanun, 832 sayılı Sayıştay
Kanunudur. 832 sayılı Kanunun 45’inci maddesinin “Sorumlularca; gelir,
gider, mal ve kıymetlerden mevzuata uygun olarak tahakkuk ettirilmediği,
alınmadığı, harcanmadığı, verilmediği, saklanmadığı veya idare edilmediği
Sayıştayca kesin hükme bağlananları, sorumlular keyfiyetin idarece kendilerine
bildirilmesinden başlıyarak üç ay içinde Hazineye ödemekle zorunludurlar.”
şeklindeki ilk fıkrasıyla sorumluluk halleri belirlenmiş, ancak Sayıştay
Kanununda “sorumlular”ın kimler olduğu belirtilmemiştir.
832 sayılı Kanunun anılan 45’inci maddesi hükmüne göre sorumluluk
için yegâne şart, mevzuata aykırılıktır. 832 sayılı Kanun, Anayasadaki ifadeye
uygun olarak sorumlular demekle yetinmiş, bunların kimler olduğunu sayma
yoluna gitmemiş, eski deyişle meskut geçmiş, sorumluların tayinini başka
kanunlara bırakmıştır.
III – SORUMLULAR
5018 sayılı Kanunda dört grup sorumlu belirlenmiştir.
1- Bakanlar
5018 sayılı Kanunun 10’uncu maddesinde, “Bakanlar hükümet
politikasının uygulanması ile bakanlıklarının ve bakanlıklarına bağlı, ilgili ve
ilişkili kuruluşların stratejik planları ile bütçelerinin kalkınma planlarına, yıllık
programlara uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, bu çerçevede
diğer bakanlıklarla koordinasyon ve işbirliğini sağlamaktan sorumludur”
denilmek suretiyle bakanların sorumluluk esasları belirlenmiştir.
Ancak Sayıştay yargılaması sırasında bakanın sorumluluğu ile ilgili bir
hususa rastlanması durumunda bu hususun ilgili mercilere bildirilmesi
mümkün bulunmaktadır.
2- Üst Yöneticiler
5018 sayılı Kanunun 11’inci maddesinde; “Bakanlıklarda müsteşar,
diğer kamu idarelerinde en üst yönetici, il özel idarelerinde vali ve
belediyelerde belediye başkanı üst yöneticidir. Ancak, Millî Savunma
Bakanlığında üst yönetici Bakandır.
Üst yöneticiler, idarelerinin stratejik planlarının ve bütçelerinin kalkınma
planına, yıllık programlara, kurumun stratejik plan ve performans hedefleri
ile hizmet gereklerine uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından,
sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde
edilmesi ve kullanımını sağlamaktan, kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden,
malî yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi, izlenmesi
ve bu Kanunda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinden
Bakana; mahallî idarelerde ise meclislerine karşı sorumludurlar.
Üst yöneticiler, bu sorumluluğun gereklerini harcama yetkilileri, malî
hizmetler birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getirirler.” denilmek
suretiyle üst yöneticilerin sorumlulukları düzenlenmiştir.
Üst yöneticiler işlerin gidişatından harcama yetkililerinin ve diğer
görevlilerin bilgilendirmeleri ve raporları ile bilgi sahibi olmaktadırlar.
Bununla birlikte Üst yöneticilerin özel Kanunlardan doğan Sayıştaya karşı
mali sorumlulukları olabileceği gibi, münferit bir olayda sorumluluklarına
hükmedilmeleri de gerekebilir. Bu husus, meselenin Sayıştay yargısında
görüşülmesi sırasında hükme bağlanacak bir konudur.
Dolayısıyla bu aşamada bir genelleme yaparak üst yöneticilerin,
işlemlerin hukuka uygun olarak yürütülmesinden sorumlu olacakları ya da
olmayacakları yönünde bir görüş belirtilmesi uygun bulunmamaktadır.
3- Harcama Yetkilileri
5018 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin (k) bendinde, kamu idaresi
bütçesinde ödenek tahsis edilen ve harcama yetkisi bulunan birim harcama
birimi olarak tanımlanmıştır.
Kanunun 31’inci maddesinde bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir
harcama biriminin en üst yöneticisinin harcama yetkilisi olduğu ifade edilmiş,
32’nci maddesinde ise; bütçeden harcama yapılabilmesi harcama yetkilisinin,
harcama talimatı vermesine bağlanmış, harcama talimatlarında da hizmet
gerekçesi, yapılacak işin konusu ve tutarı, süresi, kullanılabilir ödeneği,
gerçekleştirme usulü ile gerçekleştirmeyle görevli olanlara ilişkin bilgilerin yer
alacağı, harcama talimatlarının bütçe ilke ve esaslarına, kanun, tüzük ve
yönetmelikler ile diğer mevzuata uygun olmasından, ödeneklerin etkili,
ekonomik ve verimli kullanılmasından ve bu Kanun çerçevesinde yapmaları
gereken işlemlerden harcama yetkililerinin sorumlu oldukları belirtilmiştir.
5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesinde de, giderin gerçekleştirilmesinin,
harcama yetkililerince belirlenen görevli tarafından düzenlenen
ödeme emri belgesinin harcama yetkilisince imzalanması ve tutarın hak
sahibine ödenmesi ile tamamlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Mevzuatın yukarıda belirtilen hükümlerine göre, bütçeden yapılacak
harcamalarda süreç, harcama talimatı ile başlamakta ve ödeme emri belgesi
uyarınca hak sahibine ödeme yapılması ile son bulmaktadır.
5018 sayılı Kanunda, giderin yapılmasından ödeme aşamasına kadar
tüm işlemlerin harcama yetkilisinin gözetim ve denetimi altında, onun emir ve
talimatı ile yürütülmesi öngörüldüğünden, sorumluluk konusunda da harcama
yetkilisi ön plana çıkmaktadır.
Kanunda harcama yetkilisinin, bütçeyle ödenek tahsis edilen her
harcama biriminin en üst yöneticisi olarak tanımlanması, idari açıdan üst
yöneticilere; hukuka uygunluk açısından da yetkili kılınmış mercilere hesap
vermekle sorumlu olduğunu göstermektedir. Bu anlamda harcama
yetkililerinin Sayıştaya hesap verme sorumluluğu bulunmaktadır
a) Harcama Yetkililerinin Genel Sorumluluğu
5018 sayılı Kanunda harcama yetkilisi ifadesiyle bir program
sorumlusuna ve statü hukukunda tanımlanan daire/birim amirine işaret
edilmektedir. Bu konumda olan yöneticilerin, 657 sayılı Kanunun 10’uncu
maddesinde belirtildiği gibi, amiri oldukları kuruluş ve hizmet biriminde
kanun, tüzük ve yönetmeliklerle belirlenen görevleri zamanında ve eksiksiz
olarak yapmaktan ve yaptırmaktan, maiyetindeki memurları takip ve kontrol
etmekten görevli ve sorumlu tutulacakları da tabiidir.
Bu hükümler karşısında, bütçeden yapılacak harcamalar konusunda
5018 sayılı Kanunda öngörülen harcama sürecinde tek ve tam yetkili olan,
giderin yapılmasına karar vermekten ödeme aşamasına kadar tüm işlemleri
emir ve talimatı çerçevesinde yürüten ve maiyetindekileri ve onların eylem ve
işlemlerini gözetmek ve denetlemekle yükümlü olan harcama yetkilisinin,
Sayıştaya karşı hesap verme konusunda tam ve doğrudan sorumlu olduğu
anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, harcama yetkililerinin, harcama talimatlarının ve buna
konu olan harcamaların bütçe ilke ve esaslarına, kanun, tüzük ve yönetmelikler
ile diğer mevzuata uygunluğundan sorumlu olduklarına oybirliğiyle,
b) Kurul, Komite veya Komisyon Üyelerinin Harcama
Yetkisinden Doğan Sorumluluğu
5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesinin üçüncü fıkrasında,
“Kanunların verdiği yetkiye istinaden yönetim kurulu, icra komitesi,
komisyon ve benzeri kurul veya komite kararıyla yapılan harcamalarda,
harcama yetkisinden doğan sorumluluk kurul, komite veya komisyona ait
olur” denilmektedir.
Kurul halinde görev yapan karar organlarının genellikle icra yetkileri
bulunmamaktadır. Ancak Savunma Sanayi Müsteşarlığında olduğu gibi bazı
kuruluşların karar organlarının icra yetkisi bulunmaktadır. Bu nedenle
Kanunun 31’inci maddesinin üçüncü fıkrasında sayılan yönetim kurulu, icra
komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komite kararıyla yapılan
harcamalarda, harcama yetkisinden doğan sorumluluk belirlenirken; kararın,
harcama talimatının unsurlarını taşıyıp taşımadığının ve kurul, komisyon veya
komitenin harcama sürecinde rol alıp almadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu durumda;
- Kanunların verdiği yetkiye istinaden yönetim kurulu, icra komitesi,
encümen gibi adlarla teşkil edilen yönetim organlarının kararı, harcama
talimatının taşıması gereken unsurları taşıyor ve kurul, komisyon, komite
harcama sürecinde yer alıyorsa, harcama yetkisinden doğan sorumluluğun
yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul, komite veya
komisyona ait olacağına,
- Yönetim kurulu, icra komitesi, encümen gibi adlarla teşkil edilen
yönetim organlarının kararı, harcama talimatının taşıması gereken unsurları
taşıyor, ancak kurul, komisyon, komite harcama sürecinde yer almıyorsa,
yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komitenin
sadece harcama talimatının kanun, tüzük ve yönetmeliklere uygun olmasından
sorumlu olacağına,
- Yönetim kurulu, icra komitesi, encümen gibi adlarla teşkil edilen
yönetim organlarının kararı bir giderin yapılması için harcama yetkilisine izin
verme şeklinde düzenlenmiş ise, bu halde kurul, komisyon veya komitenin
harcamaya izin veren kararın kanun, tüzük ve yönetmeliğe uygun olmasıyla
sınırlı olarak sorumlu olacağına,
Çoğunlukla,
c) Harcama Yetkisinin Devri Halinde Sorumluluk
5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesinin birinci fıkrasında, harcama
yetkilisi, “Bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst
yöneticisidir” şeklinde tanımlanmış, dördüncü fıkrasında, genel yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinde merkez ve merkez dışı birimler ve görev
unvanları itibarıyla harcama yetkililerinin belirlenmesine, harcama yetkisinin
bir üst yönetim kademesinde birleştirilmesine ve devredilmesine ilişkin usul
ve esasların Maliye Bakanlığınca belirleneceği öngörüldükten sonra, harcama
yetkisinin devredilmesinin, yetkiyi devredenin “idari sorumluluğunu” ortadan
kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır.
5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesinin dördüncü fıkrası
hükmünden, doktrinde imza yetkisi olarak adlandırılan yönetsel uygulama
kapsamında bir devir anlamı çıkartılamayacağı gibi, yetkiyi devredenin idari
sorumluluğunu kaldırmayacağına dair hükümde geçen idari sorumluluğun,
mali sorumluluğu da içerdiği varsayımıyla yetkiyi devredenle devralanın
Sayıştay’a karşı birlikte sorumlu tutulmaları, başka bir deyişle harcama
yetkilerini devretmeleri halinde dahi, harcama yetkililerinin mali
sorumluluklarının devam ettiği sonucu da çıkartılamaz.
Zira yetki devri ve imza yetkisi tanınması ayrı ayrı kavramlardır. Yetki
devrinde, yetkisini devreden, yetki devri kaldırılıncaya kadar devrettiği yetkisini
kullanamaz, yapılan işlem kendisine yetki devredilenin işlemidir. Karar
alma yetkisi, devreden makamdan çıkıp devredilen makama geçmektedir. Bir
makam veya görevlinin ödevlerinden bir kısmını bilgisi dahilinde ve karar
alma yetkisi kendisinde kalmak üzere başkasına yaptırarak yükünü
hafifletmesi anlamındaki imza yetkisi tanınması, yetki devri değildir. Bunun
içindir ki, imza yetkisi tanınmasında, yetki tanıyanın sorumluluğu devam eder.
Ancak, 31’inci maddenin dördüncü fıkrasında, kanundan kaynaklanan ve idari
karar ve onayla yapılan yetki devri ayırımı yapılmadan sadece yetki devrinden
bahsedilmektedir. Kanunda imza yetkisinin tanınmasından değil, açıkça
harcama yetkisinin devrinden söz edilmektedir. Bu yetki devrinin, imza yetkisi
olarak değerlendirilmesine olanak verecek en ufak bir ipucu dahi yoktur.
Nitekim Maliye Bakanlığınca bu fıkraya dayanılarak çıkarılan 1 seri numaralı
Harcama Yetkilileri Hakkında Genel Tebliğde de mesele bu şekilde
değerlendirilerek harcama yetkisinin devrinden söz edilmiştir. Bunun gibi
5.5.2005 tarihli ve 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanunun 25’inci maddesinde, harcama yetkisinin, 5018 sayılı
Kanunun 31’inci maddesinde belirtilen usûl ve esaslar çerçevesinde vergi
dairesi başkanlığınca kısmen veya tamamen grup müdürlüklerine veya vergi
dairesi müdürlüklerine devredilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Literatürde de yetki devri halinde, yapılan işlemin yetki devredilenin
işlemi olduğu ve dolayısıyla bu işlemden doğan sorumluluğun yetki devredilen
makama geçtiği genel kabul gören bir husustur.
3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun
38’inci maddesinde yetki devrinin, yetki devreden amirin sorumluluğunu
kaldırmayacağı belirtilmekte ise de, 5018 sayılı Kanun, 3046 sayılı Kanuna
göre özel kanun niteliğindedir. Ayrıca, 3046 sayılı Kanunun “Sorumluluk ve
Yetkiler” başlıklı üçüncü kısmında yer alan anılan 38’inci maddede geçen
sorumluluk, aynı Kanunun “Yöneticilerin sorumlulukları” başlıklı 34’üncü
maddesinde, yöneticilerin, yapmakla yükümlü oldukları görevleri, bakanlık
emir ve direktifleri yönünde mevzuata, plan ve programlara uygun olarak
düzenlenmesi ve yürütülmesinden bir üst kademeye karşı sorumlu olduklarına
ilişkin hiyerarşik veya idari sorumluluk olup, 5018 sayılı Kanunun 31’inci
maddesinin, harcama yetkisinin devredilmesinin, devredenin idari sorumluluğunu
ortadan kaldırmayacağına ilişkin dördüncü fıkrasıyla aynı paraleldedir.
Anılan 31’inci maddenin harcama yetkisinin devri halinde idarî sorumluluğun
sürmesini öngören hükmü, işin tabiatına da uygundur. Zira, 5018
sayılı Kanunun üst yöneticilerin hesap verme sorumluluğuna ilişkin 11’inci
maddesinin son fıkrasında, üst yöneticilerin, bu sorumluluğun gereklerini
harcama yetkilileri, mali hizmetler birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine
getireceklerinin belirtilmiş olması karşısında, harcama yetkililerinin idari
sorumluluklarının sürmesi, işin gereğinden kaynaklanmaktadır.
Harcama yetkisini devreden harcama yetkilisinin mali sorumluluğunun
bulunmaması, 5018 sayılı Kanunla öngörülen mali sorumluluk sisteminin
de doğal bir sonucudur. 5018 sayılı Kanundan önceki mevzuatımızda mali
sorumluluk için yegâne şart, mevzuata aykırılık olup, buna ilaveten zarar,
kusur gibi başkaca bir şart öngörülmemiştir. Sorumlulukta sadece mevzuata
aykırılığın yeterli sayıldığı bu sistem, 5018 sayılı Kanunla değiştirilmiş
bulunmaktadır. Gerçekten, bu Kanunun 71’inci maddesinde, “Kamu zararı;
kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata
aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel
veya eksilmeye neden olunmasıdır” şeklinde tanımlanarak kamu zararının
belirlenmesinde esas alınacak unsurlar a-g işaretli bentlerde sayılmıştır. Gerek
bu madde gerek diğer maddeler nazara alındığında 5018 sayılı Kanuna göre
mali sorumluluğun şartları şöylece sıralanabilir:
- Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan
mevzuata aykırı karar, işlem, eylem bulunmalıdır.
- Ortada bir kamu zararı olmalıdır.
- Mevzuata aykırı karar, işlem ve eylemle zarar arasında bir illiyet
olmalıdır.
Bu yeni sorumluluk sisteminde objektif kusursuz sorumluluk
anlayışından vazgeçilmiş bulunulmaktadır.
Harcama yetkilisinin, harcama yetkisini devretmesi halinde harcama
yetkisi, devralana geçtiğinden harcama yetkisine ilişkin karar, işlem ve
eylemler devir alan tarafından gerçekleştirilmekte, yetkisini devreden harcama
yetkilisinin mevzuata aykırı karar alması, işlem yapması veya eylemde
bulunması söz konusu olmamaktadır.
Yetkisini devretmek suretiyle harcama sürecinin dışında kalan
harcama yetkilisinin kasıt, kusur veya ihmalinden de söz edilmesi mümkün
bulunmamaktadır. Mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemi bulunmayan kasıt,
kusur veya ihmali söz konusu olmayan ve bu haliyle herhangi bir zarar ika
etmesi de mümkün olmayan harcama yetkilisine malî sorumluluk yüklenmesi
mümkün bulunmamaktadır. Harcama yetkilisinin bu durumda sorumlu
tutulması, hem 5018 sayılı Kanunla hem de hukukun genel ilkeleriyle
bağdaştırılamaz.
5018 sayılı Kanunun anılan maddesinin dördüncü fıkrasının harcama
yetkisinin devrinin yetkiyi devredenin idari sorumluluğunu ortadan
kaldırmayacağı yolundaki hükmünde geçen idari sorumluluğun, mali
sorumluluğu da içerdiği söylenemez. Zira “idari sorumluluk” ve “mali
sorumluluk” ayrı kavramlar olup, idari sorumluluk, mali sorumluluğu
içermemektedir. Gerçekten 5018 sayılı Kanunun Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşülmesi sırasında düzenlenen Plan ve Bütçe Komisyonu
raporunda “malî yönetim alanında siyasi, idari ve mali sorumluluk birbirinden
ayrılmakta, … harcama yetkilisinin, malî yönden yaptığı harcamaların
mevzuata uygunluğundan, yönetsel yönden ise verimlilik, etkinlik ve
tutumluluk ilkeleri çerçevesinde sorumluluğu düzenlenerek görev, yetki ve
sorumluluklar açık bir şekilde ortaya konulmakta, yetki-sorumluluk dengesi
yeniden kurulmaktadır” denilmek suretiyle idari ve mali sorumluğun ayrı
sorumluluk türleri olduğu açıkça ifade edilmiştir. Sayıştay açısından mali
sorumluluğun bir tazmin sorumluluğu olmasına karşın, 31’inci maddenin
dördüncü fıkrasında geçen idarî sorumluluk, 657 sayılı Kanunun 10’uncu
maddesi anlamında, Devlet memurlarının, amiri oldukları kuruluş ve hizmet
birimlerinde kanun, tüzük ve yönetmeliklerle belirlenen görevleri zamanında
ve eksiksiz olarak yapmaktan ve yaptırmaktan, maiyetindeki memurları
yetiştirmekten, hal ve hareketlerini takip ve kontrol etmekten görevli ve
sorumlu olduklarına dair yönetsel bir sorumluluktur.
Bahse konu 31’inci maddenin dördüncü fıkrasında harcama yetkisinin
devrinin idari sorumluluğu kaldırmayacağı belirtilmektedir. Bunun mefhumu
muhalifinden harcama yetkisinin devri halinde, devredenin mali sorumluluğunun
ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Gerçekten Kanun Koyucu, harcama
yetkisinin devri halinde mali sorumluluğun da sürmesini amaçlamış olsaydı,
pekâlâ mali ve idari sorumluluğun ortadan kalkmayacağını açıkça ifade eder ya
da yetki devrinin kapsayıcı şekilde sorumluluğu ortadan kaldırmayacağını
belirtmekle yetinebilirdi. Bu yapılmamış, sadece idari sorumluluğun ortadan
kalkmayacağına vurgu yapılmıştır.
Dolayısıyla, harcama yetkisinin devredilmesi, yetkiyi devredenin idari
sorumluluğunu kaldırmamakla birlikte, yetkiyi devreden harcama yetkilisinin
malî sorumluluğunu ortadan kaldırmaktadır.
Bu nedenlerle, harcama talimatının kullanılmasından doğan
sorumluluğun, harcama yetkisinin devredildiği görevliye ait olması gerektiğine
çoğunlukla,
d) Görev Ayrılığı Nedeniyle Yetki Devrinde Harcama
Yetkisinden Doğan Sorumluluk
5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesinin ikinci fıkrasında, teşkilat yapısı
ve personel durumu gibi nedenlerle harcama yetkililerinin belirlenmesinde
güçlük bulunan idareler ile bütçelerinde harcama birimleri sınıflandırılmayan
idarelerde harcama yetkisi, üst yönetici veya üst yöneticinin belirleyeceği
kişiler tarafından, mahalli idarelerde İçişleri Bakanlığının, diğer idarelerde ise
Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine yürütülebilir denilmektedir.
Kanunun anılan hükmü uyarınca ya da bütçe kanunlarında yer verilen
bazı hükümler ile idareler veya idarelerin değişik birimleri arasında iş ve
hizmet ilişkisine bağlı olarak yapılan ödenek aktarımları ve buna bağlı olarak
harcama süreçleri, genel harcama sürecinin dışına çıkabilmektedir.
Kanundan veya işin gereğinden kaynaklanan bu tür görev
paylaşımlarında, aktarılan ödeneğin kullanım yetkisi ve bu ödenekle yerine
getirilen işlemlerin gerçekleştirilmesi görevi, ödeneği devralan idareye veya
birime geçeceğinden, harcama yetkisinden doğan sorumluluğun da, genel
harcama yetkililerinin sorumluluğu çerçevesinde, ödenek aktarımının yapıldığı
idare veya birimin harcama yetkilisine ait olması gerekmektedir.
Öte yandan, idare veya birimin teşkilat yapısı nedeniyle, personel
ücretlerinin kuruluşun personel biriminde, kurumun elektrik su giderlerinin
idari ve mali işler birimince ödenmesinde olduğu gibi, destek hizmet
birimlerinde birleştirilen harcamalar için üst yöneticinin onayı ile harcama
yetkisinin, destek hizmet birimi harcama yetkilisine verilmesi halinde de,
harcama yetkisinden doğan sorumluluğun görev verilen destek hizmet birimi
harcama yetkilisine ait olması gerekmektedir.
Bu nedenlerle, mevzuatta yer alan bazı hükümler nedeniyle kamu
idareleri arasında veya idarenin değişik birimleri arasında iş ve hizmet
ilişkisine bağlı olarak yapılan ödenek aktarmalarında, harcama yetkisinden
doğan sorumluluğun, ödenek aktarılan birimin en üst yöneticisine ait
olduğuna oybirliğiyle,
e) Vekâlet Görevi Nedeniyle Yetki Devrinde Harcama
Yetkisinden Doğan Sorumluluk
5018 sayılı Kanunun 31’inci maddesi uyarınca bütçeyle ödenek tahsis
edilen harcama biriminin en üst yöneticisi harcama yetkilisidir. Kanunda
öngörülen harcama yetkilisinin izin, hastalık ve geçici görev gibi sebeplerle
görevlerinde bulunmadığı durumlarda, bu kişilerin yerine, mevzuatlarında
öngören usulle vekâleten atanan kişi asilin tüm yetki ve sorumluluklarını
taşıyacağından harcama yetkisini de kullanacaktır.
Bu nedenle, harcama yetkilisinin yerine, mevzuatında öngörülen
usullere uygun olarak vekâleten atanan görevlinin, vekâlet ettiği göreve ait
harcama yetkisini kullanmasından doğan sorumluluğun bu görevi vekâleten
yürüten görevliye ait olduğuna oybirliğiyle,
4- Gerçekleştirme Görevlileri
5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesi uyarınca bütçeden bir giderin
yapılabilmesi için iş, mal, veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun
olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin görevlendirilmiş kişi veya
komisyonlarca onaylanması ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş
olması gerekmektedir.
5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesinde; “Bütçelerden bir giderin
yapılabilmesi için iş, mal veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun
olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin, görevlendirilmiş kişi veya
komisyonlarca onaylanması ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş
olması gerekir. Giderlerin gerçekleştirilmesi; harcama yetkililerince belirlenen
görevli tarafından düzenlenen ödeme emri belgesinin harcama yetkilisince
imzalanması ve tutarın hak sahibine ödenmesiyle tamamlanır.
Gerçekleştirme görevlileri, harcama talimatı üzerine; işin yaptırılması,
mal veya hizmetin alınması, teslim almaya ilişkin işlemlerin yapılması,
belgelendirilmesi ve ödeme için gerekli belgelerin hazırlanması görevlerini
yürütürler.
Elektronik ortamda oluşturulan ortak bir veri tabanından yararlanmak
suretiyle yapılacak harcamalarda, veri giriş işlemleri gerçekleştirme görevi
sayılır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin esas ve usûller Maliye Bakanlığınca
belirlenir.
Gerçekleştirme görevlileri, bu Kanun çerçevesinde yapmaları gereken
iş ve işlemlerden sorumludurlar” denilmektedir.
Bu hüküm uyarınca, bir mali işlemi gerçekleştirmede görevli olanların
sorumluluğunun belirlenmesinde, gerçekleştirme işlemini yapan memurun,
yetkili ve görevli olması ve yapılan giderin de bu görevli tarafından
düzenlenip imzalanan belgeye dayanıyor olması zorunludur. Bir başka deyişle,
yukarıda anılan belge ve imza olmadan ödeme emri belgesinin tamamlanmış
sayılmaması gerekmektedir. Aynı şekilde, belgeyi düzenleyenin de
gerçekleştirme konusunda yetkisinin bulunması ve harcama talimatı ile veya
sair surette amir tarafından görevlendirilmiş olması gerekmektedir.
Bu anlamda gerçekleştirme belgelerinin hazırlanması, taslak metinlerin
yazılması, temize çekilmesi, kaydedilmesi, bilgisayara giriş yapılması gibi
yardımcı hizmetlerin gerçekleştirme görevi kapsamında değerlendirilmesi
mümkün bulunmamaktadır.
a) Ödeme Emri Belgesini Düzenlemekle Görevlendirilen
Gerçekleştirme Görevlisinin Sorumluluğu
5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü
uyarınca ödeme emri belgesi, harcama yetkilisi tarafından belirlenen bir
görevli tarafından düzenlenecektir.
Ödeme emri belgesi tek başına mali bir işlem sayılmamakla birlikte
taahhüt ve tahakkuk aşamalarından sonra ödeme aşamasına geçilmesine esas
teşkil etmektedir.
31.12.2005 tarihli ve 26040 sayılı 3. mükerrer Resmî Gazete’de
yayımlanan İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esasların 12 ve
13’üncü maddelerinde ödeme emri belgesi düzenleme görevi, ön mali kontrol
kapsamında ele alınmakta ve “kontrol edilmiş ve uygun görülmüştür” şerhi
çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Aynı esaslarda belirtildiği üzere, harcama yetkilileri, yardımcıları veya
hiyerarşik olarak kendisine en yakın üst kademe yöneticileri arasından bir veya
daha fazla sayıda gerçekleştirme görevlisini ödeme emri belgesi düzenlemekle
görevlendirecek, ödeme emri belgesini düzenlemekle görevlendirilen gerçekleştirme
görevlileri de, ödeme emri belgesi ve eki belgeler üzerinde ön malî
kontrol yapacaklardır. Bu nedenle ödeme emri belgesini düzenleyen gerçekleştirme
görevlisinin yaptığı işlemler nedeniyle sorumluluk üstlenmesi tabiidir.
Ayrıca, harcama birimlerinde süreç kontrolü yapılarak her bir işlem
daha önceki işlemlerin kontrolünü içerecek şekilde tasarlanıp uygulanacak,
mali işlemlerin yürütülmesinde görev alanlar, yapacakları işlemden önceki
işlemleri de kontrol edeceklerdir. Bu bağlamda ödeme emri belgesini
düzenlemekle görevlendirilen gerçekleştirme görevlileri de, ödeme emri
belgesi ve eki belgeler üzerinde ön mali kontrol yaparak, ödeme emri belgesi
üzerine “Kontrol edilmiş ve uygun görülmüştür” şerhi düşüp
imzalayacaklardır. Bu nedenle ödeme emri belgesini düzenleyen görevli,
Genel Kurul Kararı
168 SAYIŞTAY DERGİSİ ? SAYI: 66-67
gerçekleştirme belgelerinin ödeme emri belgesine doğru aktarılması yanında,
düzenlediği belge ile birlikte harcama sürecindeki diğer belgelerin
doğruluğundan ve mevzuata uygunluğundan da sorumludur.
Yapılan bu açıklamalara göre, aslî bir gerçekleştirme belgesi olan
ödeme emri belgesini düzenleyen sıfatıyla imzalayan gerçekleştirme
görevlisinin, düzenlediği belge ile birlikte harcama sürecindeki diğer belgelerin
doğruluğundan ve mevzuata uygunluğundan harcama yetkilisi ile birlikte
sorumlu tutulması gerektiğine çoğunlukla,
b) Ödeme Emri Belgesine Eklenmesi Gereken Taahhüt ve
Tahakkuk Belgelerine İlişkin Sorumluluk
5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesi uyarınca bütçeden bir giderin
yapılabilmesi için iş, mal veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun
olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin görevlendirilmiş kişi veya
komisyonlarca onaylanmış ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş olması
gerekmektedir.
Öte yandan anılan maddede, bir mali işlemin gerçekleştirilmesinde
görevli olanların sorumluluğunun belirlenmesinde, bu görevlilerin yetkili ve
görevli olması ve yapılan giderin de bu görevlilerce düzenlenen belgeye
dayanıyor olması hususlarına bakılması gerekmektedir. Yani mali işlemin
gerçekleştirilmesinde, görevli olanların imzası olmadan ödeme belgesinin
tamamlanmış sayılmaması gerekmektedir.
Bu nedenle, ödeme emri belgesine eklenmesi gereken taahhüt ve
tahakkuk işlemlerine ilişkin fatura, beyanname, tutanak gibi gerçekleştirme
belgelerini düzenleyen veya bu belgeleri kabul eden gerçekleştirme
görevlilerinin, bu görevleriyle ilgili olarak yapmaları gereken iş ve işlemlerle
sınırlı olarak harcama yetkilisiyle birlikte sorumlu tutulmaları gerektiğine
çoğunlukla,
c) Kurul, Komisyon veya Benzeri Bir Organca Düzenlenen
Gerçekleştirme Belgelerinde Sorumluluk
5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesi uyarınca mali işlemin
gerçekleştirilmesinde görevli olanların sorumluluğu, bu işlemleri yetkili ve
görevli olarak yapmalarına ve yapılan giderin bu kişilerce düzenlenen belgeye
dayanılarak yapılması hususlarına göre belirlenmektedir.
Bu nedenle mevzuatına göre oluşturulan kurul, komisyon veya
benzeri bir organ tarafından düzenlenen keşif, rapor, tutanak, karar veya
ödemeye esas benzeri belgelerden doğacak sorumluluğa, işlemi gerçekleştiren
ve bu belgeyi düzenleyip imzalayan kurul üyelerinin de dahil edilmeleri ve bu
işlem nedeniyle harcama yetkilisiyle birlikte sorumlu tutulmaları gerektiğine
çoğunlukla,
d) Elektronik Ortamda Oluşturulan Ortak Veri Tabanına Bilgi
Girişine Esas Olacak Belgelere İlişkin Sorumluluk
5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesine 5436 sayılı kanunla eklenen
üçüncü fıkrada; “Elektronik ortamda oluşturulan ortak bir veri tabanından
yararlanmak suretiyle yapılacak harcamalarda, veri giriş işlemleri
gerçekleştirme görevi sayılır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin esas ve usûller
Maliye Bakanlığınca belirlenir.” denilmektedir.
Kanunun anılan maddesine dayanılarak çıkarılan ve 31.12.2005 tarihli
ve 26040 sayılı 3. mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanan Merkezi Yönetim
Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 5’inci maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkralarında “Elektronik ortamda oluşturulan ortak bir veri tabanından
yararlanmak suretiyle yapılacak harcamalarda, veri giriş işlemleri gerçekleştirme
görevi sayıldığından, ödeme belgesine ayrıca bu verileri kanıtlayıcı
belge bağlanmaz.
Üçüncü ve dördüncü fıkraların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar
Bakanlıkça belirlenir.” denilmektedir.
Yönetmeliğin söz konusu hükmüne göre 28.9.2006 tarihli ve 26303
sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri
Hakkında Genel Tebliğde de, veri giriş işlemlerinin gerçekleştirme görevi
sayılacağı, ödeme belgesine aylık bordroların bağlanmayacağı, değişikliklere
ilişkin kanıtlayıcı belgelerin ödeme belgesine bağlanacağı belirtilmiştir.
Ortak veri tabanına girilen verilerin doğruluğu halinde, çıktının doğruluğu
sistemce güvenceye bağlandığından, elektronik ortamdan alınan çıktının
sıhhati, doğrudan doğruya veri girişinin doğruluğuyla ilgili bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, elektronik ortamda oluşturulan veri tabanından
yararlanılarak yapılacak harcamalarda, sisteme girilecek verilerin bulunduğu
belgeleri düzenleyen ve imzalayan görevlilerin, bu işlemle ilgili gerçekleştirme
görevlisi olarak kabul edilmesi ve yaptığı işlemlerden harcama yetkilisi ve
sorumluluğu bulunan diğer gerçekleştirme görevlileriyle birlikte sorumlu
tutulmaları gerektiğine çoğunlukla,
5- Muhasebe Yetkilisinin Görev ve Sorumlulukları
Muhasebe yetkilisinin harcama sürecindeki rolü belge kontrolü ve
ödeme olarak görülmekte ise de, kuruluş muhasebesinin genel düzenlemesi ve
yönetim dönemi hesabının verilmesi bakımından bu görevlinin özel bir yeri
ve işlevi vardır. Bu itibarla Sayıştaya karşı sorumluluk noktasında muhasebe
yetkilisinin sorumluluğunun ayrıntılı olarak ele alınması gerekmektedir.
a) Muhasebe Yetkilisinin İmza Kontrol Görev ve Sorumluluğu
5018 sayılı Kanunun 61’inci maddesi uyarınca muhasebe yetkilisinin,
ödeme aşamasında, ödeme emri belgesi ve eki belgeler üzerinde yetkililerin
imzasını arama yükümlülüğü bulunmaktadır.
Bu nedenle;
- Ödeme aşamasında, ödeme emri belgesi üzerinde harcama yetkilisi
ve gerçekleştirme görevlisinin imzaları olmakla birlikte, ödeme emri belgesi
eki belgeler üzerinde herhangi bir imza eksiği varsa muhasebe yetkilisinin,
ödeme emri belgesi üzerinde imzası bulunan harcama yetkilisi ve
gerçekleştirme görevlisiyle birlikte sorumlu tutulması gerektiğine,
- Ödeme emri belgesi üzerinde harcama yetkilisi veya gerçekleştirme
görevlisinden sadece birinin imzası varsa, muhasebe yetkilisinin, imzası
bulunan görevliyle birlikte sorumlu tutulması gerektiğine,
- Ödeme emri belgesi üzerinde harcama yetkilisi ve gerçekleştirme
görevlisinin imzaları yoksa muhasebe yetkilisinin, tek başına sorumlu
tutulması gerektiğine,
Çoğunlukla,
b) Ödemeye Esas Belgelerin Eksikliği ve Maddi Hata
Bulunması Durumunda Sorumluluk
5018 sayılı Kanunun 61’inci maddesi ile Muhasebe Yetkililerinin
Eğitimi, Sertifika Verilmesi ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmeliğin 29’uncu maddesinde, muhasebe yetkilisinin taahhüt ve
tahakkuk aşamaları tamamlanmış, ödeme emri belgesi düzenlenmiş ve ön
mali kontrolden geçerek ödenmek üzere muhasebe birimine gelmiş bulunan
gider ve muhasebe belgeleri ile ön ödeme belgeleri üzerinde, ödemeye ilişkin
belgelerin tamam olup olmadığını ve maddi hata bulunup bulunmadığını
kontrol etmekle yükümlü olduğu, ilgili mevzuatında belirtilen belgeler dışında
belge aramayacağı ve sorumluğunun görevi gereği incelemesi gereken
belgelerle sınırlı olduğu belirtilmektedir.
5018 sayılı Kanunun 33’üncü maddesi uyarınca bütçeden bir giderin
yapılabilmesi için iş, mal veya hizmetin belirlenmiş usul ve esaslara uygun
olarak alındığının veya gerçekleştirildiğinin görevlendirilmiş kişi veya
komisyonlarca onaylanmış ve gerçekleştirme belgelerinin düzenlenmiş olması
gerekmektedir. Bu çerçevede gerçekleştirme görevlilerinin, harcama talimatı
üzerine işin yaptırılması, mal veya hizmetin alınması, teslim almaya ilişkin
işlemlerin yapılması, yanında bu işlemlerin belgelendirilmesi ve ödeme için
gerekli belgelerin hazırlanması görevi de bulunmaktadır. Dolayısıyla ödemeye
esas teşkil eden belgelerdeki noksanlıklardan gerçekleştirme görevlisinin
sorumlu olmadığı söylenemez.
Öte yandan, giderin taahhüt ve tahakkuk aşamalarına ait olup, çeşitli
gerçekleştirme görevlilerinin kendi yasal görevleri çerçevesinde düzenledikleri
ve imzaladıkları belgelerdeki maddi hatalardan muhasebe yetkilisi de sorumlu
tutulmaktadır. Bu olgu, Muhasebe Yetkililerinin Eğitimi, Sertifika Verilmesi
ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 29’uncu maddesinin
dördüncü fıkrasında; “Muhasebe yetkililerinin maddi hataya ilişkin
sorumlulukları; bir mali işlemin muhasebeleştirilmesine dayanak teşkil eden
karar, onay, sözleşme, hakediş raporu, bordro, fatura, alındı ve benzeri
belgelerde; gelir, alacak, gider ya da borç tutarının tespit edilmesine esas
rakamların hiçbir farklı yoruma yer vermeyecek biçimde, bilerek veya
bilmeyerek yanlış seçilmesi, oranların yanlış uygulanması, aritmetik işlemlerin
yanlış yapılması ve muhasebeleştirmeye esas toplamlarının muhasebeleştirme
belgesinde ilgili hesaplara noksan veya fazla kaydedilmek suretiyle yapılan
yersiz ve fazla alma, verme, ödeme ve gönderilmesiyle sınırlıdır. Teknik
nitelikteki belgelerde, bu niteliğe ilişkin olarak yapılmış maddi hatalardan bu
belgeleri düzenleyen ve onaylayan gerçekleştirme görevlileri sorumlu olup,
muhasebe yetkililerinin bu belgelere ilişkin sorumlulukları aritmetik
işlemlerdeki yanlışlıklarla sınırlıdır.” biçiminde, 30’uncu maddesinde de,
“Ödeme emirleri, muhasebe birimine geliş tarihinden itibaren, en geç dört iş
günü içinde incelenir, uygun bulunanlar muhasebeleştirilerek tutarları hak
sahiplerinin banka hesabına aktarılır. Eksik veya hatalı olan ödeme emri
belgesi ve eki belgeler, düzeltilmek veya tamamlanmak üzere en geç, hata
veya eksikliğin tespit edildiği günü izleyen iş günü içinde gerekçeleriyle birlikte
harcama yetkilisine yazılı olarak gönderilir. Hata veya eksiklikleri
tamamlanarak tekrar muhasebe birimine verilenler, en geç iki iş günü sonuna
kadar incelenerek muhasebeleştirme ve ödeme işlemi gerçekleştirilir.
Hak sahiplerinin banka hesaplarına aktarılmaksızın kasadan veya çek
düzenlenmek suretiyle bankadan yapılabilecek ödeme tür ve tutarları ile
kontrol, muhasebeleştirme ve ödeme süresini dört iş gününden daha az
olarak belirlemeye, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Bakanlık,
kapsamdaki diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir.” şeklinde ifade
edilmiş bulunmaktadır.
Yönetmeliğin yukarıya alınan maddesinde ifade edildiği gibi, bir mali
işlemin muhasebeleştirilmesine dayanak teşkil eden belgelerde gelir, alacak,
gider ya da borç tutarının tespit edilmesine esas rakamlardaki açık, kolayca
görülebilen ve yorum gerektirmeyen hatalar maddi hata olarak
nitelendirilmektedir.
Söz konusu mevzuat hükümleri karşısında, ödemeye esas teşkil etme
niteliği bulunan, fakat gider evrakı arasında yer almayan bir belge nedeniyle
ortaya çıkan kamu zararı ile giderin taahhüt ve tahakkuk aşamalarına ait olup
çeşitli gerçekleştirme görevlilerinin kendi yasal görevleri çerçevesinde
düzenledikleri ve imzaladıkları belgelerdeki açık ve kolayca görülebilen ve
yorum gerektirmeyen maddi hatalardan muhasebe yetkilisinin, harcama
yetkilisi ve gerçekleştirme görevlisiyle birlikte sorumlu tutulması gerektiğine,
hatanın bariz olup olmadığı hususunun ise yargı dairelerince kararlaştırılacak
bir husus olduğuna çoğunlukla,
c) Muhasebe Yetkilisinin Gideri Hak Sahibine Ödeme Görevi
Muhasebe yetkilisinin, usul ve mevzuatına göre tahakkuk ettirilmiş gideri
hak sahibine ödemek ve ödeme yaparken hak sahibinin kimliğini kontrol
etmekle görevli olduğu, 5018 sayılı Kanunun 61’inci maddesinde ve Muhasebe
Yetkililerinin Eğitimi, Sertifika Verilmesi ile Çalışma Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmeliğin 23 ve 29’uncu maddelerinde hüküm altına alınmıştır.
Muhasebe yetkilisi mutemetlerinin hesabına bakmak ve onları aklamak,
Kanunun 61’inci maddesinin son fıkrasına göre, muhasebe yetkilisinin
görevi olduğundan, gideri hak sahibine ödemeden doğan sorumlulukta
mutemetlerin, Sayıştaya karşı sorumlu kabul edilmemesi gerekmektedir.
Bu nedenle, hak sahibi olmayan kişilere ödeme yapılması nedeniyle
ortaya çıkan kamu zararından, doğrudan ve tek başına muhasebe yetkilisinin
sorumlu tutulması gerektiğine oybirliğiyle,
d) Muhasebe Yetkilisinin Gelir ve Alacakları Tahsil Görevi
5018 sayılı Kanunun 61’inci maddesinin birinci fıkrasında, muhasebe
hizmeti; “gelirlerin ve alacakların tahsili, giderlerin hak sahiplerine ödenmesi,
para ve parayla ifade edilebilen değerler ile emanetlerin alınması, saklanması,
ilgililere verilmesi, gönderilmesi ve diğer tüm malî işlemlerin kayıtlarının
yapılması ve raporlanması işlemleridir.” şeklinde tanımlanmış; aynı maddenin
ikinci fıkrasında muhasebe yetkilisinin, bu hizmetlerin yapılmasından ve
muhasebe kayıtlarının usulüne uygun, saydam ve erişilebilir şekilde
tutulmasından sorumlu olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun 60’ıncı maddesinde
de, ilgili mevzuatı çerçevesinde idare gelirlerini tahakkuk ettirmek, gelir ve
alacaklarının takip ve tahsil işlemlerini yürütmek muhasebe biriminin
görevleri arasında sayılmıştır. Muhasebe Yetkililerinin Eğitimi, Sertifika
Verilmesi ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 23’üncü
maddesinde, gelirleri ve alacakları ilgili mevzuatına göre tahsil etmek, yersiz
ve fazla tahsil edilenleri ilgililerine iade etmek ve bu işlemlere ilişkin kayıtları
usulüne uygun, saydam ve erişilebilir şekilde tutmak, mali rapor ve tabloları
her türlü müdahaleden bağımsız olarak düzenlemek muhasebe yetkilisinin
görevlerinden kabul edilmiş, aynı Yönetmeliğin 32’nci maddesinde de
idarelerce ilgili kanunlarına göre tarh ve tahakkuk ettirilerek tahsil edilebilir
hale gelmiş kamu gelir ve alacaklarının yükümlüleri ve sorumluları adına ilgili
hesaplara kaydedilerek tahsil edilmesinden muhasebe yetkilisinin sorumlu
olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, idarelerce ilgili kanunlarına göre tarh ve
tahakkuk ettirilerek tahsil edilebilir hale gelmiş kamu gelir ve alacaklarının
takip ve tahsil edilmesinden muhasebe yetkilisinin tek başına sorumlu
olduğuna çoğunlukla,
Karar verildi.Kaynak: SAYIŞTAY DERGİSİ SAYI: 66-67