Hisseli Taşınmazların Diğer Hissedarlara Doğrudan Satışında Meclis Kararı Gerekli Mi?

  • Makale Arşivi

HİSSELİ BELEDİYE TAŞINMAZLARININ DİĞER HİSSEDARLARA DOĞRUDAN SATIŞININ YAPILMASI İÇİN “BELEDİYE MECLİS” KARARI GEREKLİ Mİ?

Hasan KILIÇ

Mahalli İdareler Başkontrolörü



1. GİRİŞ

Belediye; 5393 sayılı Be4lediye Kanunun 3/a maddesinde, Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi olarak tanımlanmıştır.

Yine 5393 sayılı Kanunun “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” başlıklı 15/h maddesinde de; Mahallî müşterek nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde taşınmaz satmak belediyelerin yetki ve imtiyazları arasında sayılmıştır.

Söz konusu yetkiye istinaden Belediyelerin taşınmazlarını satışa çıkarabilecekleri, bu satışların ise; Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 7.2.2011 tarihli ve E:2010/93, K:2011/10 sayılı kararında da belirtildiği üzere İmar Kanunu, İmar Affı (Yapı Kayıt Belgesi), Belediye Kanunu ve serbest arsa satışları şeklinde olduğudur.

Bu yazımızın konusu ise başlıkta belirtildiği üzere 3194 sayılı İmar Kanununun 17/3 üncü maddesi uyarınca hisseli belediye taşınmazlarının diğer hissedarlara doğrudan satışı durumunda belediye meclis kararı alınması gerekip gerekmediği hususundaki farklı görüşler, ilgili mevzuat ve yargı kararları doğrultusunda idari işlemin usul (şekil) ve yetki unsurları açısından değerlendirme yapıp kanaat belirtmek olacaktır.

2. İDARİ İŞLEMİN USUL VE YETKİ UNSURU

2.1. İdari İşlem

Danıştay kararları incelendiğinde birçok yerde idari işlem tanımına yer verildiği görülmektedir. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 14.04.1973 tarihli ve E:1972/2, K:1973/10 sayılı kararında “idare makamlarının idare fonksiyonu ile ilgili konularda aldığı tek taraflı icrai kararlar” idari işlem olarak tarif edilmiştir.

Ayrıca Danıştay 6. Dairesinin 20.11.2019 tarihli ve E:2019/8093, K:2019/11710 sayılı kararında da belirtildiği üzere, idari makam veya merciilerin, idare hukukuna özgü usul ve kurallar çerçevesinde tek yanlı olarak tesis ettiği, kesin ve yürütülmesi zorunlu, ilgililerin hukuki durumlarında değişiklikler meydana getiren ya da var olan bir hukuki durumu değiştiren, kaldıran veya yeni bir hukuki durum ortaya koyan idare işlevine ilişkin tasarrufları, idari işlem olarak adlandırılmaktadır. 

Özetle idari işlemler, idari makam ve mercilerin idari faaliyet alanında idare hukuku çerçevesinde, tek taraflı irade açıklamasıyla hukuk âleminde sonuç doğuran kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tasarruflar olarak tanımlanmıştır.

2.2. Yetki Unsuru

Danıştay 2. Dairesinin 24.11.2015 tarihli ve E:2012/10219, K:2015/9355 sayılı kararında açıklandığı üzere; idari kararların herhangi bir organ, makam veya kamu görevlisi tarafından değil Anayasa ve Kanunların yetkili kıldığı organ, makam veya kamu görevlileri tarafından alınması gerekmektedir. İdari işlemlerin “yetki unsuru” olarak adlandırılan karar alma yetkisi Anayasa ve Kanunların idareye bıraktığı alanlarda alınacak idari kararların veya yapılacak işlemlerin hangi idari makam veya organlarca yapılabileceğini veya alınabileceğini ifade etmektedir. Belli bir idari makama verilmiş bulunan karar alma yetkisinin yalnızca o makam tarafından kullanılması kural olmakla birlikte Kanunda açıkça öngörülen hallerde ve açıkça öngörülen işlem ve kararlar için yetki devrinin mümkün olduğu içtihatlarda ve doktrinde kabul edilmektedir.

Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 01.07.2019 tarihli ve E:2019/3871, K:2019/13118 sayılı kararı ile 25.06.2019 tarihli ve E:2019/927, K:2019/12509 sayılı kararında belirtildiği üzere “5393 sayılı Belediye Kanununun 18. maddesinin (h) bendi uyarınca; vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beş bin YTL’den fazla dava konusu olan belediye uyuşmazlıklarının sulh ile tasfiyeye, kabul ve feragate karar verme yetkisinin Belediye Meclisinde olduğu, dosya içerisinde taraflar arasındaki uyuşmazlığa ilişkin olarak Belediye Meclisinden alınmış bir sulh ve kabul kararı bulunmadığı anlaşıldığından, isin esasına girilerek bozma kararı uyarınca inceleme ve işlem yapılarak karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi, doğru görülmemiştir” denilmek suretiyle “yetkili organlar tarafından yapılmayan” sulh veya kabul kararının bozmayı gerektirir hükmü tesis edilmiştir.

2.3. Usul Unsuru

İdari işlemlerdeki bir diğer unsur ise usul unsurudur. Usul, bir işlemin yapılmasında izlenmesi gereken aşamalar ve yolları tanımlamaktadır. Başka bir deyişle idari işlem üretme sürecinde takip edilecek yöntemler ve işlemin icrai nitelik alması için tamamlanması gereken hususlar usul unsurunu oluşturmaktadır.

Kanunda usul ayrı bir unsur olarak düzenlenmese de şekil unsuru içinde yer aldığı hem Danıştay hem de doktrinde kabul edilmektedir.

Danıştay 5. Dairesinin 22.11.1988 tarihli ve E:1988/2845, K:1988/2749 sayılı kararında özetle, “bir idârî işlemin tesisinde hangi şekle uyulacağının Anayasa, Yasa, Tüzük veya Yönetmelikçe belirlenmiş olması durumunda, işlemin bu şekle uygun olarak tesis edilmesi idâre yönünden zorunluluk taşır.” Denilmektedir.

Danıştay 9. Dairesinin 15.10.2008 tarihli ve E:2008/278, K:2008/4607 sayılı kararında da belirtildiği üzere idari işlemler belli bir usul sürecinde tesis edilmektedir.

3. KONU İLE İLGİLİ MEVZUAT VE YARGI KARARLARI

5393 sayılı Kanunun 3/b maddesinde belediye organları olarak; belediye meclisi, belediye encümeni ve belediye başkanı sayılmıştır.

5393 sayılı Kanunun 18/e maddesi uyarınca, Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması hâlinde tahsisin kaldırılmasına karar vermek belediye meclisinin görev ve yetkileri arasında yer almaktadır.

5393 sayılı Kanunun 34/g maddesinde, taşınmaz mal satımına, trampasına ve tahsisine ilişkin meclis kararlarını uygulamak encümenin görev ve yetkileri arasında belirtilmiştir.

2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 1 inci maddesi hükmü gereği belediyelerin satım işlerini bu Kanunda yazılı hükümlere göre yürütmesi ve 2886 sayılı Kanunun ihale komisyonu başlıklı 13/2 nci maddesi gereği de belediyelere ait ihalelerin belediye encümenince bu Kanun hükümlerine göre yürütülmesi gerekmektedir.

3194 sayılı İmar Kanununun 17/3 üncü maddesinde, ….. Ayrıca belediye veya valilikler ile şüyulu olan müstakil inşaat yapmaya müsait bulunan imar parsellerinde, belediye veya valilikler, hisselerini parselin diğer hissedarlarına bedel takdiri suretiyle satmaya, ilgililer satın almaktan imtina ederse, şüyuun izalesi suretiyle sattırmaya yetkilidir.

Bu maddeye göre bedel takdirleri ve bu bedellere itiraz şekilleri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre yapılır şeklinde düzenleme yer almaktadır.

3194 sayılı Kanunun 17/3 üncü maddesi kapsamında belediyenin hisseli taşınmazını parselin diğer hissedarlarına bedel takdiri suretiyle satarken belediye meclisi kararı gerekip gerekmediği konusunda farklı yargı kararları mevcuttur.

Danıştay 6. Dairesinin 11.7.2005 tarihli ve E:2003/7140, K:2005/4038 sayılı kararında özetle; “1580 sayılı Belediye Kanununun 70. maddesinin 11. fıkrasında, yararı umuma ait belediye taşınmaz mallarının bir hizmete tahsis edilmesine, tahsis yer ve amacının değiştirilmesine veya gelir getiren bir mülk haline dönüştürülmesine belediye meclislerinin karar vereceği hüküm altına alınmıştır. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 1. maddesi hükmü uyarınca belediyenin özel mülkiyetinde olan taşınmazların satışı Devlet İhale Kanununda yazılı hükümlere tabidir. Yine aynı Kanununun 13. maddesi gereğince de belediyelere ait ihaleler belediye encümenince yürütülmektedir. Dolayısıyla belediyenin özel mülkiyetinde olan bir taşınmazın 2886 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılacak ihale suretiyle satışının önce belediye meclisince uygun bulunması, buna dayalı olarak da ihalenin belediye encümenince yürütülmesi gerekmektedir.

3194 sayılı İmar Kanunu'nun 17. maddesinin 3. fıkrasında ise, Belediye veya Valilikler ile şüyulu olan müstakil inşaat yapmaya müsait bulunan imar parsellerinde, belediye veya valiliklerin hisselerini parselin diğer hissedarlarına bedel takdiri suretiyle satmaya, ilgililer satın almaktan imtina ederse şüyuunun izalesi suretiyle sattırmaya yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

3194 sayılı Yasanın 17. maddesinin 3. fıkrasına göre yapılacak olan satışlar Devlet İhale Kanununa tabi olmadığına göre belediye meclisinin satış için önceden karar alması gerekmediğinden müstakil inşaat yapmaya müsait olan parseldeki hissenin diğer hissedara İmar Kanunu uyarınca satışında belediye encümenleri yetkili bulunmaktadır” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Danıştay 6. Dairesinin 18.9.2001 tarihli ve E:2000/2911, K:2001/4951 sayılı kararında da aynı yönde hüküm tesis edilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.10.2009 tarihli ve E:2009/14-380, K:2009/433 sayılı kararında özetle; “ Bilindiği üzere, mülga 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 70 ve 13.7.2005’te yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18/e maddesinde Belediye Meclisi’nin “…Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması halinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisi…” konularında karar vereceği düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra 5393 Sayılı Yasanın 34/g maddesinde de “… Taşınmaz mal satımına, trampasına ve tahsisine ilişkin meclis kararlarını uygulamak; süresi üç yılı geçmemek üzere kiralanmasına…”Belediye Encümeni tarafından karar verileceğini belirten hüküm uyarınca, Belediye Meclisi taşınmaz satımında Belediye Encümeni’ne yetki verebilir. 1580 Sayılı Belediye Kanunu’nun 70 ve 83. maddelerine yorum getiren gerek adli gerekse idari yargı kararlarında belediye taşınmazlarının satışına karar verme yetkisinin, belediye meclislerine ait olduğu ilkesi benimsenmiş ve yargısal uygulama istikrar kazanmış iken bu defa 13.7.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 Sayılı Yasa ile 1580 sayılı Belediye Kanunu iptal edilmiş ve 5393 Sayılı Yasanın 18/e ve 34/g maddesi hükmü ile belediyeye ait taşınmazların satışı yine belediye meclisinin kararına bağlı kılınmış, meclisin kararı doğrultusunda belediye encümeninin tasarrufa yetkili olduğu benimsenmiştir. Buna göre, belediye encümeni tarafından yapılan Belediye’ye ait taşınmaz mal satışlarının geçerli olması için, belediye meclisi tarafından Belediye Encümeni’ne yetki verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, bu konuda alınacak meclis kararlarının hangi unsurları kapsaması gerektiği hususu önem taşımaktadır. Gerçekten, belediye meclislerinin "…Belediyenin taşınmazlarının satışına…" ya da "… Belediye başkanınca veya Belediye Encümenince uygun görülen taşınmazların satışına…" şeklindeki genel nitelikte olan ve yetki devri anlamına gelen kararları, hukuki sonuç doğuramaz ve geçerli kabul edilemez. Öyle ise, belediye meclis kararlarına, satılacak taşınmazların ada ve parsel numaraları, mevkii ve yüzölçümleri, raice uygun tahmini bedelleri yazılmalıdır.” Şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 7.2.2011 tarihli ve E:2010/93, K:2011/10 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 5393 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin (e) bendindeki yetkiye istinaden Belediyelerin taşınmazlarını satışa çıkarabilecekleri, bu satışların; İmar Kanunu uyarınca yapılacak satışlar, İmar Affı Kanunu uyarınca yapılacak satışlar, kamu kurumları arasındaki satışlar ve serbest arsa satışları olduğudur.

T.C. Denizli İdare Mahkemesinin 22.11.2017 tarihli ve E:2017/1001, K:2017/2159 sayılı kararında ise özetle; “2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Mahalli idareler" başlıklı 127. maddesinde; "Mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir. Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.

5393 sayılı Belediye Kanunu'nun "Meclisin görev ve yetkileri" başlıklı 18. maddesinin 1. fıkrasında; "Belediye meclisinin görev ve yetkileri şunlardır:...e) taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması hâlinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek." hükmüne, "Encümenin görev ve yetkileri" başlıklı 34. maddesinin 1. fıkrasında; "Belediye encümeninin görev ve yetkileri şunlardır:...g) Taşınmaz mal satımına, trampasına ve tahsisine ilişkin meclis kararlarını uygulamak; süresi üç yılı geçmemek üzere kiralanmasına karar vermek." kuralına yer verilmiştir.

Öte yandan, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun "Kamulaştırmadan arta kalan kısımlar" başlıklı 17. maddesinin 3. fıkrasında; "Ayrıca belediye veya valilikler ile şüyulu olan müstakil inşaat yapmaya müsait bulunan imar parsellerinde, belediye veya valilikler, hisselerini parselin diğer hissedarlarına bedel takdiri suretiyle satmaya, ilgililer satın almaktan imtina ederse, şüyuun izalesi suretiyle sattırmaya yetkilidir." düzenlemesi yer almıştır.

Olayda, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 127. maddesi uyarınca belediyelerin mahalli idarelerden olduğu, görev ve yetkilerinin kanunla düzenleneceği, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 18/1-(e) maddesi uyarınca taşınmaz mal satımının belediye meclisinin görev ve yetkisinde olduğu, aynı Kanun'un 34/1-(g) maddesi uyarınca taşınmaz mal satımına ilişkin meclis kararlarını uygulamanın belediye encümeninin görev ve yetkisinde olduğu, belediye encümeninin taşınmaz mal satımına ilişkin karar verme yetkisinin bulunmadığı, öte yandan davalı idarenin iddiasının aksine 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 17. maddesinin 3. fıkrasında belediye encümenine taşınmaz satımına ilişkin verilmiş bir yetki bulunmadığı anlaşıldığından, davalı idareye ait taşınmaz hissesinin eşit oranda davacıya ve dava dışı …..’ya satımına ilişkin dava konusu belediye encümen kararında yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Öte yandan işbu kararımız, davalı idareye ait söz konusu taşınmaz hissesinin satılamayacağı anlamına gelmeyip, yukarıda belirtildiği şekilde davalı idarece istenilmesi halinde bu konuda yetkili belediye meclis kararıyla söz konusu taşınmaz hissesinin satımına karar verilebileceği ve dava konusu edilmesi halinde bu kararın yargısal denetiminin ayrıca yapılacağı tabiidir” yönünde hüküm tesis edilmiştir.

Söz konusu Denizli İdare Mahkemesinin kararı ile ilgili istinaf başvurusu sonucunda T.C. İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesinin 20.06.2018 tarihli ve E:2018/35, K:2018/1594 sayılı kararında, “Denizli İdare Mahkemesi'nin 22.11.2017 gün ve E:2017/1001, K: 2017/2159 sayılı kararının dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; istinaf başvurusunun reddine” kesin olarak karar verilmiştir.

Hisseli belediye taşınmazlarının diğer hissedarlara doğrudan satışının yapılması konusunda T.C. Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün 30.03.2021 tarihli ve E-14399437-622.02-659865 sayılı görüş yazısında da özetle; “İlgili mevzuat hükümleri incelendiğinde; belediyelerin taşınmaz mallarından, özel mülkiyete konu olabilecek olanlar; satışa konu taşınmazın tüm nitelikleri (ada, varsa pafta, parsel, mevkii, yüzölçümü, evsaf vb. özellikleri, rayice uygun tahmini bedelleri ve satış işleminin nasıl yapılacağı gibi hususlar) detaylı olarak belirtilmek kaydıyla belediye meclisi tarafından karar alınmak ve belediye encümeni tarafından da bu karar uygulanmak suretiyle 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve ilgili diğer mevzuat hükümlerinde belirtilen esas ve usullere uyulmak suretiyle satışının yapılabileceği,

Öte yandan, bazı durumlarda (yapı kayıt belgeli vs.) belediye mülkiyetindeki satışa konu taşınmazların ilgili mevzuatınca doğrudan satışının yapılabileceği belirtildiğinden doğrudan veya ihale yoluyla yapılacak satışların, satışa konu somut taşınmazın durumuna göre bir değerlendirme yapılması gerektiği” belirtilmiştir.

Danıştay 10. Dairesinin 09.02.2023 tarihli ve E:2018/3428, K: 2023/419 sayılı kararında belirtildiği üzere genel ve özel kanunların birbirleriyle çatışması halinde "özel kanun"un uygulanması gerektiği açıktır.

4. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Yukarıda yer alan mevzuat, yargı kararları ve Bakanlık görüşü doğrultusunda konuyu değerlendirdiğimizde; belediye taşınmazının satış işleminin ilgililerin hukuki durumlarında değişiklikler meydana getirmesi ya da var olan bir hukuki durumu değiştiren, kaldıran veya yeni bir hukuki durum ortaya koyması nedeniyle idari işlem niteliğinde olduğu, dolayısıyla idari işlemin unsurları arasında yer alan yetki ve usul (şekil) ilkelerinin hisseli belediye taşınmazının satış işleminde de dikkate alınması gerekmektedir.

Usul-şekil yönünden konuya baktığımızda; belediye taşınmazlarının satışı konusunda genel hüküm (Kanun) niteliğinde olan 2886 sayılı Devlet İhale Kanunudur. Ancak şüyulu olan müstakil inşaat yapmaya müsait bulunan imar parsellerindeki belediye hisselerinin parselin diğer hissedarlarına bedel takdiri suretiyle doğrudan yani ihale edilmeden satılması konusunda ise 3194 sayılı İmar Kanununun 17/3 üncü maddesi özel hüküm niteliğindedir.

Başka bir ifade ile Danıştay 5. Dairesinin 22.11.1988 tarihli ve E:1988/2845, K:1988/2749 sayılı kararında belirtildiği üzere “bir idârî işlemin tesisinde hangi şekle uyulacağının Anayasa, Yasa, Tüzük veya Yönetmelikçe belirlenmiş olması durumunda, işlemin bu şekle-usule uygun olarak tesis edilmesi idâre yönünden zorunluluk taşır.” Hükmü doğrultusunda belediye taşınmazının satış usulü konusunda genel hüküm niteliğindeki 2886 sayılı Kanun hükmünün uygulanması, Danıştay 10. Dairesinin 09.02.2023 tarihli ve E:2018/3428, K: 2023/419 sayılı kararında da belirtildiği üzere genel ve özel kanunların birbirleriyle çatışması halinde "özel kanun"un uygulanması gerektiği yönündeki kararı gereği müstakil inşaat yapmaya müsait bulunan imar parsellerindeki belediye hisselerinin ise özel hüküm niteliğindeki 3194 sayılı Kanunun 17/3 üncü maddesi hükümleri doğrultusunda 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda belirtildiği şekilde bedel tespiti yapılmak suretiyle diğer hissedarlara doğrudan satışının yapılması gerekmektedir.

Hisseli belediye taşınmazının satışı konusunda idari işlemin unsurlarından olan yetki açısından konuyu ele aldığımızda ise, 5393 sayılı Kanunun 18/e maddesi gereği belediye taşınmazının satışı konusunda karar alma yetkisinin belediye meclisinde olduğu ve bu yetkinin hisseli taşınmazların diğer hissedarlara doğrudan satışı konusunda da geçerli olduğu, bu yetkinin başka bir makama/organa devrini düzenleyen her hangi bir hükmün ise mevzuatta yer almadığıdır. Dolayısıyla hisseli belediye taşınmazının satışı konusunda önceden belediyenin karar organı olan belediye meclisinden karar alınması, belirtilen şekilde bedel tahmini yapıldıktan sonra diğer hissedarlara doğru gerektiğini değerlendirmekteyiz.

Aksi halde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-a maddesi doğrultusunda idarî işlemin “yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek menfaatleri ihlâl edilenler tarafından dava açılabileceği, idari işlemlerin öncelikle yetki yönünden sonrasında diğer usuller yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülürken bir anlamda idari işlemlerin unsurları arasında hiyerarşik sıralama yapıldığı, ayrıca Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 7.2.2011 tarihli ve E:2010/93, K:2011/10 sayılı, T.C. Denizli İdare Mahkemesinin 22.11.2017 tarihli ve E:2017/1001, K:2017/2159 sayılı, T.C. İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesinin 20.06.2018 tarihli ve E:2018/35, K:2018/1594 sayılı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 01.07.2019 tarihli ve E:2019/3871, K:2019/13118 sayılı kararı ile 25.06.2019 tarihli ve E:2019/927, K:2019/12509 sayılı kararında belirtildiği üzere idari işlemin yetki yönünden sakatlığı nedeniyle başka bir ifadeyle önceden belediye meclis kararı alınmadan yapılan satışın iptali söz konusu olabilecektir.